Faşizmin en tehlikelisi, en düzeysizi popüler faşizmdir. (Faşizm her zaman popülerdir, bunu düz "hamaset"ten ayırmak için kullanıyorum) Halkın kodlarını bilirsin, en alt düzeyden ayarı verirsin. Mesela "Alman turistler Türk erkeklerine bayılıyor" lafı bu türden en pespaye şovenizm örneğidir. Hem sayfaya plajda bikinili kadın resmi koyup ergen ruhları kafalar, gazete satarsın, hem de sözüm ona Türklük propagandası yaparak sokaktaki faşisti en zayıf yerinden yakalarsın. Ondan sonra da bir Türk, bir Alman turiste tecavüz etmeye kalkınca yaygarayı kopartırsın. "Türklüğün Yüz karası!". Yani hem gazı verirsin, hem kazı çevirisin. İsim vermeye gerek yok, bunun en büyük ustası basında en çok satan gazetelerdir.
Şimdi bu ikiyüzlülüğün siyasi bir versiyonu var. Hem hükümeti ABD uşağı yaparsın, hem de "ABD bunları gözden çıkardı" mesajı ile kendi gizli faşistinin gönlünü alırsın. Bu karaktersizliğin örnekleri geçmişte, vesayetin ağır olduğu dönemlerde çok daha yaygındı.
Önce sivil siyasilerin nasıl da gerici, şeriatçı olduğunu anlatır en solcu / demokrat / ilerici kesilirdin. Sonra da sağladığın bu malzemelerle, bu gazete kupürleri ile parti kapatmalara davetiye çıkartır, faşizmin en aşağılığını yapardın. Ama her zaman sen ilerici ve demokrat kalırdın. Böyle saldırıların yoğunlaştığı dönemlerde klasik başlıklar da "Askerden tokat gibi uyarı"; "Akademiden laiklik dersi", "Yargı uyardı"; "GKB uyardı" şeklinde olurdu. Hep bir uyarma durumu sürer giderdi. Uyarmanın yan anlamına bakarsanız bulacağınız sözcük "muhtıra"dır.
Sivil siyasiler hep uyarılırdı. Uyarmayan kalmazdı, İsrail'den Mersedes'e (!) herkes uyarırdı. Öyle ki, hükümet bir süre sonra şamar oğlanına döner, bu kadar mobbing'e dayanamaz istifa ederdi. Siyasiler daha da direnirlerse, "uyaranlar" silahı çeker direkt tehdit ederlerdi. İyi ihtimal şapkanı alır giderdin.
Eğer bu hükümet 10 sene önce devrilmediyse işte bu ikiyüzlülüğe direndiği içindir. Yoksa bunca dalavereye, bunca komploya 3-4 hükümet devrilirdi. Ama artık halk "yemiyor", daha da önemlisi liderini "yedirmiyor". O dik durdukça arkasında duruyor. Bir adım geri çekilirse ona kızacağını düşünüyorum.
Şimdi vesayet biraz geriletildi ve vesayetçiler ilk fırsatta yeniden ortaya fırlamak için bir köşeye pustu ya, artık bu "muhtıraların", "uyarıların" yerini, "tonunu sertleştirdi"ler aldı. Kendini amiral gemisi ilan eden pop-faşist bir yayın organının geçen günkü bir haber başlığı şöyleydi:
"ABD Yönetimi, Türkiye'deki Twitter yasağına ilişkin eleştirilerinde tonunu sertleştirdi. Geçen hafta Twitter'ın Türkiye'de yasaklanmasının ardından Ankara Hükümeti'ne yönelik sert eleştiriler dile getiren ABD Yönetimi, devam eden yasakla ilgili tonunu sertleştirdi."
Haa, ABD'den fırçayı yedik yani... Hemen hizaya gelelim. Ama hani "anti emperyalizm?", hani solculuk, hani Deniz Gezmiş parkaları ve "gerçekten tam bağımsız" Türkiye? Ha, tabi onların da sırası gelir, daha Mayıs'a çok var, "üç fidan" edebiyatı o zaman yapılacak. İşte popüler faşizm budur. Böyle dost varken, düşmanı ne yapsın Türkiye?
Bu kadar senenin "habercisi"dirler, BBC'nin tüm Twitter yasağı eleştirilerine rağmen kurduğu şu cümleyi kuramazlar; "Twitter, eninde sonunda, çalıştığı ülkelerin yasalarına uymak zorundadır".