G-4SVPJCLT0J
Bu günkü makalemize başlarken öncelikle bu konunun uzmanlarının hoş görüsüne sığınarak Rabbine kul olmaya, kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışan bir insan olarak bu konuda bildiklerimi, okuduklarımı, öğrendiklerimi ve araştırıp sonuç elde ettiklerimi sizlerle paylaşmak veson günlerde ülke gündeminden düşmeyen bir meseleye farklı pencereden bakmak istiyorum.
Son günlerde ülke gündeminden düşmeyen ve Elhamdülillah Müslümanız diyen bütün kardeşleri birbirine düşüren, tamamen dünya menfaatleri üzerine kurulu sen benim dershanemi kapattın.
Meselesinin artık tefrikaya yol açarak ümmet içerisinde bölünmelere kadar uzadığını üzülerek belirtmek istiyorum.
Çok acı olan bir gerçek var ki buda; Müslümanlar olarak aramızdaki muhabbetin ne kadar ince bir pamuk ipliği ile bağlandığını esen küçük bir rüzgârda bu muhabbet ipinin kaç parçaya bölündüğünü gördük.
Kardeşlerim şunu biliniz ki hiçbir sorun kalıcı değildir.
Hiçbir sorun tüm yaşamımızı etkilememelidir.
Bir sorun var ise bu sorunu çözmek için olumlu, yapıcı olmak üslubumuzu Kuran ve Sünnet üzerinden kullanmak inanın sorunlarımızı hafifletecektir.
Amaçlarımızın peşinde giderken sabırla ve esneklik duygumuzu kaybetmeden, çözüm yoktur, duygusunu bir kenara bırakarak duygu ve düşüncelerimizi bu pencereden dile getirirsek eninde sonunda istediğimizi elde ederiz.
Dünyanın geçici bir yer olduğunu, Allah'ın takdir ettiği bir zamanda hayatının sona ereceğini bilir ve bu gerçeğe göre yaşar isek,
Her şeyin Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiğinin, O'nun dilemesi dışında hiç bir yaprağın dahi düşmeyeceğinin farkında olur isek,
O zaman bu günkü kavganın, kinin ve nefretin Müslümanlıkla, Kitapla ve Sünnetle alakası olmadığını gözlemleyip, ne kadar boş malayani şeylerle uğraştığımızı açıkça görebiliriz.
Allah'a inanıyor muyuz?
Evet.
Elçisi olan bir Peygamberimiz var mı?
Evet.
Bir de Kitap göndermiş okuyun, anlayın ve şartsız uyun değil mi?
Evet.
O zaman ortada sizce bir çelişki yok mu?
Ya ısrarla inandığımızın aksini yapıyoruz; Ya da sadece lafta iman edip Allah'a kalbimizle inanmıyoruz.
O vakit Müslümanım iddiasında bulunmak da mantıksız ve anlamsız.
Bunu sorgulamanın vakti gelmedi mi sizce?
O zaman ne olur bütün bu tartışmalarımızı bir kenara bırakıp;
Şöyle 5 dk. sonra girme ihtimalimiz olan kabirde, çürüyen bedenimizi mikro organizmalar parçalarken, bunlar bize azap ile sorulmadan biz kendimizi sorgulayalım!
Ne olur bu sorulara cevap verebilen Müslümanlar olarak İnsan haklarına tecavüz etmeden vekul hakkına girmeden hayatımızı idame ettirmeye çalışalım.
Bakınız amacını belirlemeyen insanlar bir yoldan giderken yolunu şaşırır başka yollara saparlar.
Ne istediklerini bilmiyor olmaları onlar için problem teşkil eder.
Açıkça söylemek gerekirse Ne yaptığını, Ne söylediğini bilmeyen insanlar rotasını şaşırmış kaptanlara benzerler.
O zamanda sizin kaptanlık dereceniz, kaptanlık diplomanız ne olursa olsun.
Elinizde harita, koordinat ve pusulanız yok ise sağa sola vurur okyanuslarda boğulursunuz.
Üstat BediüzzamanSaid'i Nursi ne güzel buyurmuştur.
'İçinde bulunduğunuz çağda dakikada 100 günah üstümüze hücum ediyor. Bunlardan sığınacak kale bulamıyoruz. Mevcut kalelerde bir, bir yıkılıyor.''
Üstadın dediği gibi var olan kaleleri yıkmamalıyız.
Aksi halde yarınlarda ne sığınacak bir kale nede şanlı Bayrağımızı surlara dikecek Ulubatlı Hasanlar bulamayız.
Ümmet olarak var olan kaleleri yıkmak Müslümana yakışmaz.
Bizim dinimiz kini, nefreti öfkeyi değil,
Kardeşliği, sevgiyi ve hoşgörüyü emrediyor.
Son olarak diyorum ki; İnsan eşref-i mahlûkat olarak yaratılmış; yeryüzüne halife olarak gönderilmiştir.
Öyleyse bu vasıflarına uygun davranmak mecburiyetindedir.
Bu vasıflarını zedeleyecek veya bu sıfatlarını kendinden giderecek küçük davranışlardan uzak durmalıdır.